İhtiyaç mı? İstek mi?

İhtiyaç mı, İstek mi?


"İnsanları sevin, eşyaları kullanın. Tersini yaparsanız mutsuz olursunuz." The Minimalist filminden


İhtiyaç ve istek birbirine karıştırılan iki kavramdır. TDK sözlüğüne göre tanımları şöyle:


İstek: Belirli bir gereksinimi karşılayacağı düşünülen nesne veya duruma karşı duyulan özlem, arzu


İhtiyaç: Gereksinim, güçlü istek


Bu tanımlara baktığımızda aslında karıştırılmaya çok uygun olduğunu görürüz. Ben ihtiyacı ve isteği şöyle tanımlamayı tercih ediyorum.


İhtiyaç; sağlıklı, güvenli ve sürdürülebilir bir hayat yaşayabilmek için gerekli olan şeylerdir.


İstek; ise daha çok arzu, özlem ve sahip olma ile ilişkilidir.


Bu iki kavram birbirine niçin karıştırılıyor olabilir? İnsanlar, içlerinde ve çok derinlerde yatan karşılanmamış ihtiyaçları varsa bunu bir şeylere sahip olarak giderebileceği şeklinde bir yanılsamaya düşebiliyor.


Evrensel ihtiyaçlarımız olan sevilmek, kabul görmek, aidiyet, güvenmek, özgürlük gibi ihtiyaçlar karşılanmadığında insanoğlu içinde hissettiği o tatminsizlik duygusu ile baş etmekte çok zorlanıyor. Bu ihtiyaçların karşılanamama nedenleri çeşitli olmakla birlikte bir çoğu erken çocukluk dönemine dayanıyor.


Bu noktada iki senaryo üretebiliriz:


Birinci senaryo; gerçek probleme odaklanmaktır. Öncelikle karşılanmayan ihtiyaçlarımızı fark etmek ve onlarla bağlantı kurmak. Bu oldukça zorlu bir yolculuktur! Ancak gerçektir, büyüme ve gelişme vadeder. İnsanı özgürleştirir.


İkinci senaryo; problemin semptomuna odaklanmaktır. Karşılanmayan o derindeki ihtiyaçları sabun köpüğü gibi anlık keyiflerle tatmin etmeye çalışmak. Bitmek tükenmek bilmeyen sürekli bir şeylere sahip olma, biriktirme, istifleme arzusu… Ve o geçici keyifler kaçınılmaz olarak sona erdiğinde sürekli halinden şikayet etme ve birilerini suçlama… Mutsuzluğun nedenini kendi dışındaki faktörlerde aramak… Biriken borçlar vs..


İşte bu noktada devreye içinde yaşadığımız sistem ve medya giriyor. O istediğin şeye sahip olduğunda mutlu olacaksın illüzyonu… Televizyonda seyrettiğin o insana benzediğinde her şey çok güzel olacak yanılsaması…


Eğer siz birinci senaryoyu seçerseniz bir önerim olacak: Şiddetsiz iletişim. Hayatımda aldığım en güzel eğitimlerden bir tanesi. Ancak bu bir eğitimden ziyade bir hayat yolculuğu… Eğer siz de bu yolculuğa çıkmak isterseniz:


  • Şiddetsiz İletişim Türkiye sayfasını inceleyip en yakın tarihteki giriş eğitimine yazılabilirsiniz.

  • Marshall Rosenberg’in Şiddetsiz İletişim kitabını okuyabilirsiniz.

  • Youtube’dan Marshall Rosenberg’in videolarını seyredebilirsiniz.

  • Şiddetsiz iletişimden bağımsız olarak yeni seyrettiğim “The Minimalist” filmini seyredebilirsiniz.

  • Yeni bir şey satın alacağınız zaman her zaman kendinize “gerçekten ihtiyacım var mı?” diye sorabilirsiniz.

Herhangi bir şeyi ihtiyacımız olmadığı halde sırf istediğimiz için yapmakta bir sorun yok. Ben de bazen yapıyorum. Önemli olan bunu gerçek problemin üstünü örtmek için mi yapıyorsunuz, geçici bir keyif olsun diye mi? Bunun farkında olmak.


Bu yazıda yazan hiçbir şeyi uygulamasanız bile kendinize karşı daha şefkatli olmaya çalışabilirsiniz.